Minyatür, çok ince işlenmiş ve küçük boyutlu resimlere ve bu tür resim sanatına verilen addır. Orta Çağda Avrupa’da elyazması kitaplarda baş harfler kırmızı bir renkle boyanarak süslenirdi. Bu iş için, çok güzel kırmızı bir renk veren ve Latince adı “minium” olan kurşun oksit kullanılırdı. Minyatür sözcüğü buradan türemiştir. Bizde ise eskiden resme “nakış” ya da “tasvir” denirdi. Minyatür için daha çok nakış sözcüğü kullanılırdı. Minyatür sanatçısı için de “resim yapan, ressam” anlamına gelen nakkaş ya da musavvir denirdi. Minyatür daha çok kâğıt, fildişi ve benzeri maddeler üzerine yapılırdı.
Miniature, very fine-processed and small-size paintings and this kind of art of painting is called. In the Middle Ages, in European manuscripts, the initials were decorated with a red color. For this purpose, lead oxide was used, which gave a very nice red color and was called “minium” in Latin. The word miniature derives from here. We used to call the painting “embroidery” or “depiction”. For the miniature, the word embroidery was used more. For the miniature artist, it was called “nakkaş or Mushir”, which mean painter or artist . The miniature was mostly made on paper, ivory and similar materials.
Minyatür, doğu ve batı dünyasında çok eskiden beri bilinen bir resim tarzıdır. Ama minyatürün bir doğu sanatı olduğunu, batıya doğudan geldiğini ileri sürenler vardır. Doğu ve batı minyatürleri resim sanatı yönünden hemen hemen birbirinin aynı olmakla birlikte renk ve biçimlerde, konularda ayrılıklar görülür. Minyatür, kitapları resimlemek amacıyla yapıldığından boyutları küçük tutulmuştur. Bu ortak bir özelliktir. Doğu ve Türk minyatürlerinin bazı başka özellikleri de vardır. Bu minyatürlerin çevresi çoğu kez “tezhip“ denen bezemeyle süslenirdi. Minyatürde suluboyaya benzer bir boya kullanılırdı. Yalnız bu boyaların karışımında bir tür yapışkan olan arapzamkı biraz daha fazlaydı. Çizgileri çizmek ve ince ayrıntıları işlemek için yavru kedilerin tüylerinden yapılan ve “tüykalem“ denen çok ince fırçalar kullanılırdı. Boyama işi için de çeşitli fırçalar vardı. Resim yapılacak kâğıdın üzerine arab zamkı katılmış üstübeç sürülürdü. Renklere saydamlık kazandırmak için de bu yüzeyin üzerine bir kat da altın tozu sürüldüğü olurdu.
The miniature is a painting style known in the Eastern and Western worlds. But there are those who claim that the miniature is an Eastern art that came from the East to the West. Although the Eastern and Western miniatures are almost the same in terms of painting, there are differences in colour and shape and subjects. The miniature was made for the purpose of drawing the books and its dimensions were kept small. This is a common feature. The eastern and Turkish miniatures also have some other features. The periphery of these miniatures was often decorated with a decoration called “Art of Illumination” . The miniature was being painted by using a watercolor-like paint. But the kind of adhesive in the mixture of these paints, “the Arabic glue “, was a little more. To draw lines and fine details, a very fine brush was used, made of the hair of the kittens. There were various brushes for painting. On the paper to be painted, the ceruse with Arabic glue was used. To give the colors transparency on this surface on a layer of gold powder would be applied.
Bilinen en eski minyatürler [Antik Mısır|Mısır]’da rastlanan ve M.Ö. 2. yüzyılda papirüs üzerine yapılan minyatürlerdir. Daha sonraki dönemlerde Yunan, Roma, Bizans ve Süryani elyazmaları’nın da minyatürlerle süslendiği görülür. Hıristiyanlık yayılınca minyatür özellikle elyazması İncil’leri süslemeye başladı. Avrupa’da minyatürün gelişmesi 8. yüzyılın sonlarına rastlar. 12. yüzyılda ise minyatürün, süslenecek metinle doğrudan doğruya ilgili olması gözetilmeye ve yalnızca dinsel konulu minyatürler değil dindışı minyatürler de yapılmaya başlandı. Baskı makinesinin bulunuşuna kadar Avrupa’da çok güzel ve görkemli minyatürler yapıldı. Bundan sonra minyatür daha çok madalyonların üzerine portre yapmak için kullanıldı. 17.yüzyıldan sonra fildişi üzerine yapılan minyatürler yaygınlaştı. Daha sonra minyatür sanatına karşı ilgi azalmakla birlikte dar bir sanatçı çevresinde geleneksel bir sanat olarak sürdürüldü. Selçuklular döneminde de minyatüre önem verildi. Selçuklular’ın İran ile ilişkileri nedeniyle minyatür sanatı İran etkisinde kaldı. Mevlana’nın resmini yapan Abdüddevle ve başka ünlü minyatür sanatçıları yetişti. Osmanlı Devleti döneminde ise 18. yüzyıla kadar İran ve Selçuklu etkisi sürdü. Fatih döneminde, padişahın resmini de yapmış olan Sinan bey adlı bir nakkaş, II. Bayezid döneminde de Baba Nakkaş diye tanınan bir sanatçı yetişti. 16. yüzyılda Reis Haydar diye tanınan Nigarî, Ahmetcan Barlas, Haydar Kay, İsmail Can, Gazi Capır, Nakşî ve Şah Kulu ün yaptılar. Gene aynı dönemde, Behzad’ın öğrencisi olan Horasanlı Aka Mirek de İstanbul’a çağrılarak saraya baş nakkaş (baş ressam) yapılmıştı. Mustafa Çelebi, Selimiyeli Reşid, Süleyman Çelebi ve Levnî 18. yüzyılın ünlü nakkaşlarıdır. Bunlardan Levnî, Türk minyatür sanatında bir dönüm noktasıdır. Levnî, geleneksel anlayışın dışına çıktı ve kendine özgü bir biçim geliştirdi. 19. yüzyıl başlarında yenileşme hareketleriyle birlikte minyatürde de batı resim sanatının etkileri görüldü.
The oldest known miniatures (Ancient Egypt) are found in Egypt and are dated to the 2nd century BC. and they are miniatures built on papyrus in the century. Later, Greek, Roman, Byzantine and Syriac manuscripts were decorated with miniatures. When Christianity spread, the miniature, especially the manuscript, began to decorate the Gospels. Development of miniaturization in Europe starts at the end of the 8th century. In the 12th century, miniatures were not only religious miniatures but also non-religious miniatures.Until the invention of the printing machine, many beautiful and magnificent miniatures were made in Europe. After that, the miniature was used mostly to make portraits on medallions. After the seventeenth century, miniatures built on Ivory became widespread. Later, the interest in miniature art declined, but a few artists continued as a traditional art around it. The miniature was also given importance during the Seljuk period. The miniature art was influenced by Iran because of the Seljuks ‘ relations with Iran. Abduddevle who painted Mevlana and other famous miniature artists were trained. During the Ottoman period, Iran and Seljuks lasted until the 18th century. Sinan Bey, a nakkaş who painted the picture of the Sultan in the period of Fatih the Conqueror occurred and another nakkaş who was known as Baba Nakkaş was brought up in the Period of Bayezid the 2nd. In the 16th century, there were also painters like Nigari known as Reis Haydar, Ahmetcan Barlas, Haydar Kay, İsmail Can, Gazi Capır, Nakşî and Sah Kulu. At the same time, Behzad’s student aka Mirek from Khorasan was invited to Istanbul and the palace was made a head painter. Mustafa Çelebi, Selimiyeli Reşid, Süleyman Çelebi and Levni are the famous illustrators of the 18th century. Among them, Levni is a turning point in Turkish miniature art. Levni went beyond traditional understanding and developed a unique form. At the beginning of the 19th century, in the miniatures, the effects of Western art were seen.
Minyatür Nasıl Yapılır / How To Make Ottoman Miniature
Nakkaş denen minyatürcü bir tabaka has kâğıt (sırf pamuktan yapılmış kâğıt) alır bir mermerin üzerine yayarak parlak bir cisimle (mermer fildişi) sürte sürte düzleyip parlatır. Önce yapacağı şekillerin sınırlarını kâğıt üzerinde hafifçe belirterek taslaklarını yapar; bunun için birkaç kedi veya samur kılından yapılmış ve ipek telle kuş tüyüne bağlanmış bir fırça kullanır. Bu şekilde yapılan taslaklar üzerinde kolayca düzeltme yapılabilir.
A miniaturist called nakkaş takes a sheet of paper (just cotton paper) and spreads it on a marble and smoothes it with a shiny object (Marble Ivory) in the saddle. First, the boundaries of the shapes on the paper by lightly specifying the drafts to do; for this purpose, a few cats or otters made of hair and Silk wire birdlife connected to the brush uses. This can be easily corrected on the drafts.
Taslaklar tamamlandıktan sonra çini mürekkebiyle sınır çizgilerine son biçimi verilir. Sonra çizgiler arasında kalan yerler kalınca bir fırçayla uygun renklerle düz boyanır. Daha sonra çini mürekkebiyle kenar çizgileri bir kere daha elden geçirilir.
After the drafts are completed, tile ink and border lines are given the final format. Then, when the spaces between the lines are left, a brush will paint with the appropriate colors. Then, the edge lines with the ink of the tile are once again disposed.
Tıpkı freskler ve halılar gibi minyatürlerde de kök boyalar kullanılırdı. Eski minyatürlerin bugün bile parlaklıklarını korumaları hayranlık vericidir.
Just like frescoes and carpets, miniatures used Root paints. It is amazing that the old miniatures retain their brilliance even today.